TESETTÜR
Tesettür, Arapça “setere” kökünden “tefe’ul” vezninde bir mastar olup, sözlükte; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasın da saklanmak anlamlarına gelir.’
Bir fıkıh terimi olarak tesettür, erkek veya kadının şer’an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerlerine “avret yeri” denir. Evlenmeleri câiz olan, karşı cinslerin biri diğerinin yanında olunca avret yerlerini örtmesi gerektiğine dair görüş birliği vardır.
Tesettür kelimesi örtünmenin doğal, fıtri, sosyal, kültürel ve ahlaki boyutlarını da içinde barındırmaktadır. Tesettür kelime sine ayrıca şu anlam da verilmiştir: Kendini örterek kapanmak, “tesettür-ü nisvan”, yani kadınların erkeklere karşı kendini örtmesi kadının örtünmesi anlamında eski devirlerde ve özellikle fakihlerin tabirinde “setr” yani tesettür kelimesi kullanılmıştır.”
Kur’ân-ı Kerim, insanların nefislerini düzelterek fitneden kaçınmaları için bir takım ölçüler ve yaptırımlar belirlemiştir.
İnsanın örtünmeye duyduğu ihtiyacın serüveni ilk insan ve Allah’ın (Celle Celáluhu) ilk elçisi olan Hazreti Adem (Aleyhisselam) ile baslar. Hazreti Âdem ve esi Hazreti Havva (Aleyhisselam) yaratıldıktan sonra Cennette ikamet etmeye başlarlar. Yaratılış aşaması ve ardından Iblisin Allah Teâlâ’ya karşı isyanı malumdur. İblis, kendisini insan düşmanı ilan ettikten sonra Hazreti Adem ve eşini, Rablerinin emirlerine muhalif davranmalarına ikna etmek için çalışmalara baslar.
) Bu kökten gelen ‘sitr’ gizlenmeye yarayan engel, perde emsáli şeylerdir. Mecazen ‘çekinme, korku, ya gibi manalara gelir. Yine bu kökten türeyen setter, kalkan’ anlamındadır: ‘setir’ ve ‘mestar’ mecazen “fietli’ demektir.
İblis, ilk insanların imtihanı gereği kendilerine yasak olan ağaçla ilgili gerçeği bilmesine rağmen doğruları çarpıtarak Hazreti Adem ve eşine (Aleyhisselam) melek olmayı, ölümsüzlüğü vaat ederek onları suça teşvik etmiştir.
فوشو إليه الشيطان قال يا أدم هل أدلك على شجرة الخلد وملك
لا يبلی
“Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: Ey Âdem! Sana ebedilik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?”
Yasak ağaçtan yediklerinde Hazreti Âdem ve eşi çıplak kalmışlardır. Bu konuyla ilgili âyetlere baktığımızda, ilk insanların çıplak kalmalarıyla birlikte duydukları rahatsızlıktan, örtünmenin fıtri bir olay olduğu anlaşılmaktadır.
قلیهما بزور فلما ذاق الشجرة بث لهما سواهما وطفقا يخصفان عليهما من ورق الجنة وناديهما ربهما الم أنهكما عن تلكما الشجرة وأقل لكما إن الشيطان لكما عدو مبين
“Bu suretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye seslendi.”
Çıplak kalır kalmaz gayr-i iradi olarak üstlerini yapraklarla ört meye çalışmaları fıtratın bir tezahürüdür. Bu yüzden örtünme kadın ve erkek her iki insan türü içinde fıtri bir ihtiyaçtır. Aynı zaman da insan, tabii etkilerden korunmak ve sekil ve güzellik kazanmak için de giyinir. Aynı zamanda elbise bir işarettir ve insanın hangi guruba ait olduğunun belirtilerini verir.
Kadınların kapalı giyinmesi hemen hemen bütün kültürlerde rastlanan bir olgudur ve insanlığın ortak tecrübelerinin bir ürü nüdür. Günümüzde bütün dünyaya hâkim olan batı kültüründe ise giyim modası kadınları giydirmek yerine soymakta ve teşhir etmektedir. İslâmiyet örtünme hükmüyle, kadının erkek için taşıdığı câzibenin toplum içinde onun insani kişiliğiyle var olmasında engel teşkil etmemesini hedeflemektedir.
İslami değerler çerçevesinde insan, bedenini sergilemek için değil, bedenini örtmek için giyinir. Onun giyimi arzu uyandırmak için değil; tersine onu silmek veya azaltmak içindir. İslam’da kadınların örtünmesi kendileriyle evlenmeleri helal olan erkeklere karşıdır ve Kuran’da kadının nasıl ve kimlere karşı örtüneceği, erkeklerle olan ilişkilerinin şekli ve sınırı açıklanmıştır.
Tesettür aynı zamanda toplumda kadın ve erkek arasında cinsel gerilimden kaynaklanan bir zıtlaşmaya karşı bir kardeşlik dileğinin de ifadesi olmaktadır. Tesettür sayesinde cinsellik mahrem alana taşınırken, toplumsal alanda davranış ve ilişkileri belirleyen bir ölçü olmaktan çıkmıştır. Kendisini topluma cinsel bir dil ve ifade ile sun mayan özgür ve onurlu bir kadın ise toplumsal hayatta teorik olarak erkekle aynı hak ve sorumluluklara sahiptir. Denebilir ki; İslâmi örtü; gerek kadın gerekse erkeğin çevresinde bir güvenlik kalkanı oluşturmaktadır.
الين لم ينته المنافقون والذين في قلوبهم مرض والمزجفون في المدينة لتغريك بهم ثم لا يجاورونك فيها إلا قليلا
“Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lânete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler.” Yani Münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar şehirde kışkırtıcılık yapanlara karşı kalkan olur.
Kur’ân-ı Kerim, kadınlar ve erkeklerin bakışlarını sakındırmalarin, iffetlerini korumalarını, avret ve ziynet yerlerini örtmelerini önemle vurgulamış ve emretmiştir.
Allah Teâlâ, erkeklere hitaben şöyle buyuruyor:
قل للمؤمنين يغضوا من أبصارهم ويحفظوا فروجهم ذلك آزگی
لهم إن الله خبير بما يضعون
“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.” Allah Teâlâ, kadınlara hitaben şöyle buyuruyor:
وقل للمؤمنات يغضضن من أبصارهن ويقظ وجه ولا يبدين
زينته إلا ما ظهر منها
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zinet (yer)lerini göstermesinler.” Ahzap Suresi: 61 2) Nur Süresi: 30 3) Nur Süresi: 31
İnsanları tahrik eden en önemli etken bakıştır. Göz görünce şehvet düşüncesi uyanır ve insan içindeki isteklerine mağlup düşüp zinaya düşebilir. Bu yüzden insan, bakışını koruma altına almalıdır. Bunun için de toplum bu konuda duyarlı olmalıdır. Bir kısım insanın kışkırtıcı derecede açık-saçık olmaları sadece kendilerine özgü bir durum değil, aksine bakışlarını koruma mücadelesi veren genç. yaşlı, kadın-erkek herkesi menfi yönde etkilemektedir. Özellikle günümüzde reklam aracı olarak her türlü şehvet celbedecek malzemenin ulu orta sokaklarda afişe edilmiş olduğunu düşünürsek, bakışları korumak bu savaşı kazanmanın ön şartı haline gelmiştir. Her türlü medya organından yardım alan şeytan ve avanesi iffetli ailelerin içine sızıp onları da yangının içine sürüklemektedir. Artık öylesine bir yangın oluşmuştur ki burada tüm insanlığı kurtarmak ancak Allah Teâlâ’nın yardımıyla mümkün gözükmektedir. Bu yüz den kişi evvela kendini, daha sonra ailesini ve yetkisi altında olan kişileri koruma altına almalıdır.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
يا أيها الذين آمنوا قوا أنفسكم وأهليكم نارا وقودها الناس والحجازة عليها ملائكة غلاظ شداد لا يغضون الله ما أمرهم ويفعلون ما يؤمرون
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen her şeyi yapan melekler vardır.”
İslam dini erkeklere kadınlardan önce ahlâkî bir görevi emretmiş, yüklemiştir. Kadının örtünme açısından daha fazla yükümlü olmasının sebebi; erkeğin yaratılışı icabı gözünü haramdan sakın ma hususunda daha zayıf durumda olmasına bağlanabilir. Çünkü erkek bakarak daha çabuk ve daha kolay tahrik olabilen bir varlıktır. Bununla birlikte Allah Teâlâ’nın bizim bilmediğimiz nice hikmetleri olabilir.
Bir erkeğin yabancı bir kadına bakışıyla, bir kadının yabancı bir erkeğe bakışındaki yasaklama farklıdır. Erkekte bulunan sahip olma ve elde etme duygusu sebebiyle bu yasaklama erkekler açısından daha şiddetlidir. Çünkü kadınların yaratılışında kaçınmak ve korunmak içgüdüsü vardır. Fıtratı bozulmadığı sürece aslolan durum budur. Günümüzde bunun aksine bir takım misallerin vukuu, fıtrat dengesindeki bozulmadan kaynaklanmaktadır.
İslam, insanlarda mevcut olan bu psikolojik durumu dikkate aldığı için kadınların erkeklere bakmaları konusunda, erkeklerin kadınlara bakmaları kadar katı hükümler koymamıştır.
Yine kadının, erkeği etkileyerek tahrik etmesi, erkeğin etkileme sinden daha güçlüdür. Çünkü kadın cazibeli ve arzu edilen, erkek ise arzu edendir. Ancak kadın da erkeğin gençliğinden, güçlü olmasın. dan etkilenebilir. Konuyla ilgili olarak Hazreti Yusuf’un (Aleyhisselam) kıssasında görüldüğü gibi; Azizin karısının ona ilgi duyduğunu, aynı şekilde şehirdeki kadınların, Hazreti Yüsufu (Aleyhisselam) gör düklerinde onun güzelliğinden, gençliğinden ve kuvvetinden etkilendiklerini bildirir:
فلما سمع بمكره أرسل إليه وأتحدث له مگا وات كل واحدة منهن س يئا وقالت اخرج عليهن فلما رأينه أبنه وقطعن أيديه وقلن حاش الله ما هذا بشرا إن هذا إلا ملك گريم
“Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir dediler.”
Kadın da erkek gibi bakışlardan etkilenebilir; bakışları sakındırmak iki taraf açısından da nezih bir durumdur.
Konuyla ilgili Abdullah b. Ümm-i Mektům hadisi delil getirilir. Ümmü Seleme (Allah ondan razı olsun) anlatıyor:
ژوي عن أم سلمة أنها كانت عند رسول الله صلى الله عليه وسلم ومﺅونة قال: بينا نخ عنده أقبل ابن أم مكتوم فدخل عليه وذلك بعد ما أمرنا بالحجاب، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: أختبا منه، فقلت: يا رسول الله أليس هو أغمى لا يبصرنا ولا يغرفنا؟ فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: أفعمياوان أثما ألشثما بصرانه.
Peygamber Efendimiz’in (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) ve Meymûne’nin yanında idim; Aniden Abdullah b. Ümm-i Mektûm çıkageldi. Bu olay, örtünme emri bize geldikten sonra olmuştu. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Ondan örtününüz buyurdu. Biz, ‘Ey Allah’ın Resulü, o âmâ değil mi? Bizi göremez, tanıyamaz’ dedik.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de: “Siz de mi âmâsınız, onu görmüyor musunuz?” buyurdu.
Kur’ân, kadınlara avret yerlerini örtmeyi ve fitneye sebep olacak davranışlardan kaçınmayı emrederken, erkeklere de iffetini korumayı ve bakışlarını haramdan sakındırmayı emrederek her ikisine de sorumluluk yüklemiştir.
Ayette kastedilen gözlerin yasak olandan çevrilmesi, gözlerin kapatılması ya da başın yere eğilmesi değildir. Böyle olsaydı insanın kimseyi görmemesi gerekirdi. Asıl kastedilen şehvete götürecek bakışlardan sakınmaktır.
Ebû Bürde babasının şöyle dediğini anlatıyor:
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bakışları sakındırmak hususunda şöyle buyurmaktadır:
عن أبي بردة عن أبيه، قال: قال رشول الله صلى الله عليه وسلم – العلي: يا علي، لا تتبع النظرة الثرة، فإن لك الأولى، وليست لك
الآخرة
“Ya Ali! Bir baktığında arkadan bir daha bakma (bakışı bakışa ekleme), birinci bakış senindir (hoş görülür) ama ikinci bakışa hakkın yoktur.”
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “ilk bakış senindir, ikinci aleyhinedir” buyurarak bakmanın ölçüsünü vermiştir. Yani ilk ve kasıtsız olan bakıştan insanın sakınması mümkün değildir. Buradan kadına kasıtlı olarak bakılan ilk bakışın câiz olduğu çıkmaz. Kast edilen insanın kast etmeksizin gözünün çarpması anlamıdır. Ikinci bakış ise zaten kasıtlıdır. Alimler de karşı cinse tekrar bakmanın genellikle şehvetten kaynaklanacağı veya onu tahrik edeceği hususunu dile getirmişlerdir.
عن جرير، قال: سألت رسول الله – صلى الله عليه وسلم – عن نظرزة الفجأة، فقال: اضرف بصرك
Cerir b. Abdullah “Peygamber Efendimize (Sallálláhu Aleyhi ve Sellem) ansızın bakışın hükmünü sordum. Peygamber Efendimiz: (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Gözünü çevir” diye emretti.” demiştir.
Fahruddin er-Râzî tefsirinde şöyle der: “Niçin gözleri kapamak avret yerlerini korumaktan önce zikredildi?” denirse, buna şöyle cevap verilebilir: Çünkü bakmak zinanın habercisidir, ahlaksızlığın öncüsüdür. Neredeyse bakmaktan sakınılamaz.”
عن علي رضي الله عنه أن النبي صلى الله عليه وسلم أردف الفضل بن عباس، ثم أتى الجمرة فرمانها، فاستقبله جارية شابة من خثعم، فقال: يا رسول الله إن أبي شيخ كبير قذ أقند، وقذ آدركته فريضة الله في الحج، فيجزي أن أحج عنه؟ فقال: “خجي عن أبيك، ولوى عنق الفضل، فقال له العباس: رسول الله لويت عنق ابن عمك قال: رأيت شابا وشابة فلم آمن الشيطان عليهما
Hazreti Ali (Allah ondan razı olsun) anlatıyor:
“Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) el-Fadl b. Abbas’ı bineğinin arkasına bindirdi ve şeytan taşlama yerine geldi, şeytanı taşladı. O esnada Hasam kabilesinden genç bir kadın Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) karşısına çıktı ve: “Ey Allah’ın Rasülü! Babam iyice yaşlı biridir. Gücü takatı tükendi. Allah’ın farz kıldığı hac da ona farz olmuştu. Ben onun yerine hac yapsam olur mu?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Babanın yerine hac yap” buyurdular. Tirmizi, Edeb 29
(O arada Fadl, kadına baktı. Kadın güzeldi) Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Fadlın yüzünü diğer tarafa çevirdi.” (Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in amcası ve Fadl’in babası) Hazreti Abbas sordu: “Ey Allah’ın Resûlü! Neden amcanın oğlunun başını çevirdin?” Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de şöyle cevap verdi: “Ben bir genç erkekle bir genç kadın gördüm. Şeytanın onlara karşı bir şey yapmayacağından emin olamadım” buyurdular. Ahmet b. Hanbel Müsned: 562: Diger bir rivayette de: “Fitne meydana gelmeyeceğinden emin olamadım” buyurmuştu.
Allah Teâlâ bu hususta şöyle buyuruyor:
وقل للمؤمنات يغضضن من أبصارهن ويحفظن فروجهن ولا يبدين زينتهن إلا ما ظهر منها وليضربن بخمرهن على جيوبهن ولا يبدين زينتهن إلا لبعولتهن أو آبائهن أو آباء يعولتهن أو أبنائه أو أثناء بعولتهن أو إخوانه أو بني إخوانه أو بني أخواته أو نسائه أو ما ملكت أيمانه أو التابعين غير أولي الإربة من الجال أو الطفل الذين لم يظهروا على عورات النساء ولا يضربن بأرجله ليعلم ما يخفين من زيته وتوبوا إلى الله جميعا أيها المؤمنون لعلكم تفلحون
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstes na, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğulların dan yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğul larından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vâkıf olmayan erkek çocuk lardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri ziynetler bilin sin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!”
Bu âyet-i kerîmenin nüzûl sebebiyle ilgili iki ayrı rivayet vardır.
عن علي بن أبي طالب قال: م رجل على عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم في طريق من طرقات المدينة، فنظر إلى امرأة ونظرت إليه، فوشوس لهما الشيطان أنه لم ينظر أحدهما إلى الآخر إلا إعجابا به، بينما الرجل يمشي إلى جنب حائط وهو ينظر إليها، إذ استقبله الحائط فيم أنفه، فقال: والله لا أغيل الدم حتى أتي رسول الله صلى الله عليه وسلم فأغلمة أمري، فأتاه فقص عليه قتة، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: هذا عقوبة بك، وأنزل الله قل للمؤمنين يغضوا من أبصارهم الآية.
Hazreti Ali b. Ebi Talib (Allah ondan razı olsun) şöyle rivayet etmiştir: “Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında adamın biri Medine sokaklarında dolaşırken bir kadına baktı, kadın da ona bak ti. Şeytan bu bakışlardan istifade edip onların bakışlarını birbirlerini beğenmeye çevirerek onlara vesvese vermiş. Adam bir yandan duvara doğru yürüyor, bir yandan da kadına bakıyormuş. Başı hep kadından tarafa çevrili olduğu için önüne çıkan bir duvara çarpmış ve burnu kanamış. Bunun üzerine Allah Teâlâ’ya yemin ederim ki gidip Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e durumu anlatın caya kadar burnumun kanını yıkamayacağım diye yemin etmiş. Peygamber Efendimiz (sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına gelerek hâdiseyi anlattı. Peygamber Efendimiz (Sallallähu Aleyhi ve Sellem) “Burnunun du vara çarparak kanaması günahının cezasıdır” buyurdu. Bunun üzerine Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar… âyet-i kerîmesi nazil oldu.!
Mukâtil b. Hayyan diyor ki: Allah daha iyi bilir, bize şöyle ulaştı; Cabir b. Abdillah’ın anlattığına göre;
عن قاتل قال: بلغنا والله أعلم أن جابر بن عبد الله الأنصاري نجد أن أسماء بنت يزيد كانت في تل لها لبني حارثة، فجعل النساء يدل عليها غير مزرات فيندو ما في أرجله، يغني الخلاخِلّ، وتبدو ضوژه ودوابه، فقال أشما: ما أقبح هذا، فأنزل الله ذلك وقل للمؤمنات يغضضن من أبصارهن الآية
Esmâ Bint-i Yezid, Harise oğulları mevkiindeki bir hurmalığın da idi. Kadınlar üzerlerinde izârları (alt kısımlarını örten örtüleri) olmaksızın oraya onun yanına girmeye başladılar. Ayaklarındaki halhalları, göğüsleri ve zülüfleri görünüyordu. Esmâ (Allah ondan razı ok suni): “Bu görünüşünüz ne kadar çirkin”, dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ: “Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar…” ayetini inzal etti.?
Nur sûresi 31. âyetle, kadınlara bir yükümlülük olması bakımın dan, erkeklerden farklı olarak mahremleri ve akrabaları dışında ziynetlerini kimseye göstermemeleri, cazibe ve güzelliklerini teşhir etmemeleri için başörtülerini yakalarının üzerine salmaları emre dildi.
Tesettürün, uyulması gereken zorunlu, kesin bir dini emir oldu ğunu ayrıca şu âyet-i kerîme de ortaya koymaktadır:
والقواعد من النساء التي لا يزجون نگاتنا فليس عليهن جناح أن يضغن ثيابهن غير متبرجات بزينة وأن يشتغففن خير لهن والله سميع عليم
“Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbise lerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”
Ayet, yaşlı kadınların ziynetlerini açmaksızın, dış elbiselerini bırakmalarında günah olmadığını belirtmekle, bunların ziynetlerini açmalarının, ayrıca evlenme ümidi olan kadınların ziynetlerini ve avret yerlerini açmalarının günah olduğuna işaret etmektedir.
Tesettürlü olmak aynı zamanda iffetli olmanın da ön şartıdır.? Ayet-i kerîmeler, kadınlara bakışlarını sakındırmalarını, ziynet yer lerini örtmelerini ve fitneye sebep olacak davranışlardan kaçınma larını; erkeklere de iffetlerini korumalarını ve bakışlarını haramdan sakındırmalarını emreder.
İffet kelimesi sözlükte kötü söz ve işten uzak olma yehevi hisleri dini emirlerin çerçevesinde muhafaza etme hali, haramdan uzak durmak, helal olmayan davranışlardan sakınmak; yeme-içme, cinsi istekler gibi konularda hassas olmak, ihtiras göstermemek, dinen ve aklen makul görülen davranıy sahibi yani erdemli olmak manalarında kullanılır.
İslam; toplum hayatının huzurunu sağlamak, dini ve ahlaki değerleri korumak için erkek ve kadına bazı sınırlar getirmiştir. Örtünme, bu sınırların korunması için alınmış tedbirlerden biridir. Kadınlarla ilgili bazı hükümlerin ve sınırlandırmaların gerekçesi olarak çoğu kaynakta fitne’ endişesi gündeme getirilir.
Endişe edilen fitne; zinâ tehlikesidir. Bu anlamda kısıtlama sade ce kadın açısından olmayıp erkek açısından da söz konusudur.
Tesettür emri, hem erkek hem de kadın açısından bazı sınırlama lar getirmiştir. Ancak kadının sosyal etkinliğini engellemeyi amaçla maz. Tesettür, salt cinselliğe, kadının baştan çıkarıcı bir fitne sebebi olduğuna ve kadın bedeninin nesneleştirilmesi ve denetlenmesine indirgenemez. Çünkü Kur’an’da kadın için örtünme hükmünden önce erkeklere, bakışlarını sakındırma ve avret yerlerini örtme emri yer almaktadır.
İslam dini, iyi ahlâkı muhafaza etmek için normal bir giyim âdâbı getirmiştir. Kadının dikkat çekmeyecek, şehvet cezbetmeyecek ve fitneye yol açmayacak bir şekilde dışarıya çıkmasında sakınca gö rülmemiştir.
İslam dini; erkeğin diz ve göbek arasını örtmesini emrederken, kadınların da el ve yüz hâricindeki bütün vücutlarını örtmelerini emretmiştir. Öncelikle bu konulara ilişkin bazı âyet-i kerîmeleri gözden geçirecek, ardından hadisler ve âlimlerin bu hadislerden çıkardığı hükümlerle meseleyi anlatmaya çalışacağız.
1) Fitne kelimesi sözlükte küfür, sapıklık, günah, ayrılak, birisini azdırmak, iç ihtilaf ve karga kalbin bir şeyi fazlaca begenip ona meyletmesi, hoguna gitmesi, gibi anlamlara gelir. Allah tarafından imtihan için gelen musibet, azap: bir kimseye dininden dönmesi için işkence etmek, denemek için gi işlere maruz bırakmaya da fitne denir. Fitne kelimesi altın ve gümüş gibi değerli madenlerin safhgıni belirlemek için ateşte eritmek anlamına “f-t-n” kökünden türemistir. Aldatmak, pusu kurarak yolunu kesmek, gönlünü çelmek gibi manalarda kullanılır. Erkeklerin, gönlünü çeldi ve mantıklı düşünceden alikoydugu için kadına da ‘fettan’ denilmiştir.
Fitne ve bu kelimenin degisik türevleri, Kur’an-ı Kerimde muhtelif süre ve ayetlerde altmış yende geçer, Hadislerde ise daha çok içtimal bozukluk, anarşi emill anlamlarda kullanılmıştır. Bu anlamda hadis kitaplarında ‘Kitabu’l-Fiten’ adında bolümler vardır.
Müfessirlerin beyânından anlaşıldığı üzere cahiliyye (İslam ön cesi devri) Arap kadınları da başörtüsü kullanırlardı. Yalnız başör tülerini enselerine bağlar veya arkalarında bırakırlardı. Yakaları önden açık kalırdı böylece gerdanları ve gerdanlıkları görülür şekil de açılır, ziynetleri görünürdü. İşte İslam dini yukarıda zikredilen âyet-i kerîme gereğince böyle açıklığı yasaklayıp; başörtülerinin ya kalar üzerine örtülmesini emrederek tesettürü farz kılmış ve cahili yet dönemindeki yanlış âdetlere son vermiştir.
Yine başka bir âyet-i kerîmede Allah Teâlâ bu hususta şöyle buyuruyor:
يا أيها النبي قل لأزواجك وبناتك ونساء المؤمنين يدنين عليهن من جلابيبهن ذلك أدنى أن يعرفن فلا يؤذين وكان الله غفورا رحيما
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve Mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”
Bu âyeti kerime ve tesettürle ilgili diğer âyeti kerîmeler, sevgili Peygamber Efendimiz (sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in muhterem zevcelerini (eşlerini), muhterem kızlarını ve aynı zamanda diğer mü’minlerin hanımlarını şereflerinin muhafazası ve kötü niyetli kimselerden ko runmaları için örtünmeye riâyetle mükellef kılmıştır.
“Başörtülerini vücutlarına, omuzlarının üzerine sarkıtsınlar yapıştirsınlar, açık saçık bir şekilde gezip durmasınlar. Bu yani tesettüre riâyet aynı zamanda kendi menfaatleri îcâbidır.” buyrulmuştur. Müfessirlerin izahlarına göre bu âyet-i kerimede “Celábib” kelimesinden maksat, kadınların örtündükleri çarşaflardır, feracelerdir. Ahzab Süresi: 59
Elbiselerin üzerinde giydikleri dış elbiselerdir. Bu çeşit örtünmeyi yani âyet-i kerîmede bahsedilen örtünmeyi sağlayanların en güzeli hiç kuşkusuz çarşaftır.
Yani buradaki cilbabtan kasit, kadınların evlerinin dışına çıktıklarında vücutlarını tam örtecek, vücut hatlarını ve ziynetlerini ve ziynet yerlerini göstermeyecek bir dış örtüdür.
Âyet-i kerimenin son kısmında “Bu onların tanınıp eziyet edil memelerine en elverişli yoldur” denilmektedir. Yani Allah Teala, namuslu olan hür kadınların örtünerek, fitneci kimselerin kötü düşüncelerinden ve taarruzlarından korunmasıyla kalplerinin rahat olacağını açıklamıştır.
Çünkü herhangi bir ihtiyaç için evinden dışarı çıkan kadının üzerinde dış örtü yok ise, kötü niyetli insanların harekete geçme lerine yol açar ve çok cazip bir görünüm arz ettikleri için de bozuk fikirli insanların hedefi olurlar.
Hazreti Aişe (Allah ondan razı olsun) validemiz buyurdular:
“Vallahi ben, Allah Teâlâ’nın kitabını (Kur’ân’ı) tasdik, onun indirdiğine iman bakımından Ensar kadınlarından daha fazilet li kimse görmedim. Nur Süresindeki örtünme âyeti nazil olunca erkekleri kendilerine varıp Allah’ın indirdiği âyetleri okumaya başladılar. Herkes bu emirleri ailesine, kızına, kız kardeşine ve bütün yakınlarına okuyordu. Kadınlar bu emre uyarak yünden veya pamuktan yapılmış örtülerine büründüler. Sabah nama zında Peygamber Efendimiz’in (sallallahu Aleyhi ve Sellem) arkasında ör tülerine bürünmüş olarak bulundular. Sanki başlarında kargalar vardı”
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in değerli eşi validemiz Ümmü Seleme (Allah ondan razı olsun)’den gelen bir rivâyette: 1) Buhári ve Ebu Davud: Libas 168
عن أم سلمة قالت لما تزلت )یُذنين عليهن من جلابيبهن) خرج نساء الأنصار كأن على رؤوسهن الغربان من الأكسية.
“Dış örtülerini sımsıkı örtünsünler” Âyet-i kerimesi nazil olduğunda Ensar kadınları (yüce Allah’ın emirlerine uyarak hepsi emredilen şekilde örtündüler,) evlerinden dışarıya çıktıkları zaman (ağır başlılıkla hareket ederlerdi,) üzerlerine siyah renkli elbise giyerlerdi” demiştir. Davud: Libas 169
Kaynak Helaller ve Haramlar