İman

İman

İman

İmanı bozan şeyler

İMAN

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakiler ancak onlardır!”

İman kelimesi sözlükte emniyet ve tasdik demektir. Istilahta ise tevhid ke limesi ile aynı manadadır. Yani İslam kalple tasdik, dil ile ikrar, uzuvlarla amel etmektir. İmam Şafi şöyle der:

“Sahabe ve tabiinden ta bize kadar gelen bilgilere göre imanın söz, amel ve niyet olduğunda icma sabittir. İmam Ahmed de bu noktada Imam Şafi’ye yakın cümleler söylemektedir.”

Allah Rasulu (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurur:

“İman yetmiş (veya altmış) küsur şubedir. Bunların en üstünü La İlahe İllallah, en düşüğü ise eza veren şeyleri yoldan uzaklaştırmaktır. Haya da imanın bir parçasıdır.”

Hasan Basri şöyle der:

“İman kuru bir iddiadan ibaret değildir. Bilakis iman kalplerde yerleşen ve amellerin kendisini tasdik ettiği şeydir.”

İmanın Rükunları

İmanın rükunları malum olduğu üzere 6 tanedir.

1- Allah’a (celle ve celaluhu) iman. Yani Allah’ı (celle ve celaluhu) şirk çeşit lerinden arındırıp rububiyet, uluhiyet ve isim-sifat tevhidinde O’nu birlemektir.
Aksi takdirde iman diye bir şey kalmaz. Mesela yasama hakkını kendisi gibi aciz olan birine veren bir kimse her ne kadar Allah’ın varlığına inansa da imanını bozmuş olur.

2- Meleklerin varlığına inanmaktır.

3- Semavi tüm kitaplara inanmaktır. Hayatın Allah’ın (celle ve celaluhu) kitabı olan Kur’an’a göre tanzim etmektir.

4- Tüm peygamberlere inanmaktır. Hayatını Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi vesellem) metoduna göre tertip etmektir.

5- Kıyamet gününe inanmaktır. O günde hesap vermeye hazırlanmaktır.

6- Kadere inanıp zerreden mecere kadar her şeyin Allah’ın (c.c.) emrinde olduğuna inanmaktır.

Şunu iyi bilelim ki iman Müslümanın hayatında en büyük nimettir. Onsuz bir hayat zillet ve rezaletin ta kendisidir. Çünkü iman kişilere şahsiyet, toplum lara izzet, devletlere kuvvettir. Hakiki iman kişilere saadeti kazandırdığı gibi, hakikati haykırmak için kainata meydan okutturur. Bu hakiki imanın lezzetini bilenler ancak onunla yaşayanlardır. Onun için muvahhid bir Müslüman; zindanı medrese-i yusufiye, sürgünü seyahat, davası uğrunda ölmeyi en büyük rüt be olarak görür. Bundan dolayı imandan mahrum olan bir toplum insanlığın başına bela olduğu gibi tarih sayfasından silinmeye de mahkumdur. Fakat ehli iman dünya ve ahirette Allah katında büyük bir rütbeye sahiptir. Allah her an onlara yardım eder, hem sever hem de sevdirir. Kısacası iman emin ve emanın sigortası olduğu gibi, iman ehli de toplumlar için güvencenin simgesidirler.

https://www.dinisite.tr/kategori/iman/

İmanı Bozan Unsurlar

Bilinmelidir ki şirkin ve küfrün bölümleri olduğu gibi imanın da bölümleri vardır. Fakat bazı konular imanı kökten silerler. Mesela kişi “Alem kadimdir” derse, haram olan bir şeye helal derse, Allah (celle ve celaluhu)’nun hakkı olan yasama hakkını parlamenterlere verse, “İslam şeriatı her zamana uymaz, bu zaman için geçerli değildir” derse, cennet cehennemin olmadığına inanırsa, “Din ve devlet işleri ayrılmalıdır” derse, Allah (celle ve celaluhu)’nun hükümlerine kafa tutarsa, Allah’a (celle ve celaluhu) ve Rasulullah (sallallahu aleyhi vesel lem)’e küfrederse, “İslam’dan dolayı insanlar geri kalmışlar” derse, muvahhid Müslümanlara “Gerici” derse, “Cennet birkaç huri birkaç kuştan ibaret” deyip küçümserse, “Ben peygamberim” derse, kafirlerin küfrünü destekleyip güçlendirirse, küfrü açık olan kafirlere kafir demezse, kafirlerin metodunu doğru bu lup benimserse, ırkçılık için çarpışıp ölürse, Allah (celle ve celaluhu)’nun şeriati için değil de İslami olmayan vatanı için çarpışıp ölürse, Allah (celle ve cela luhu)’nun izni olmadan başkalarına itaat ederse, zorlama olmadan tağutların mahkemelerine başvurursa, İslam’ın şiarlarını sevmezse, demokrasiyi ve laikliği benimseyip demokrat olduğunu söylerse, tevhid anlatıldığı zaman rahatsız olursa, Allah (celle ve celaluhu)’nun hükümlerine dayanmadan hüküm verirse… işte böylesi durumlarda kişi kesinlikle küfre girer.

Üzülerek belirtmeliyim ki, birçok İslami kavramın tahrif edilip istismar edildiği gibi iman kavramı da tahrif edilip ve istismara uğramıştır. Çünkü toplumun çoğu “İman tasdiktir” demektedir. Dolayısıyla tasdiği sağlam olan her ne kadar küfür işleyip küfür sözü söylerse söylesin onlara göre hiçbir zararı yoktur. Bazıları da “İman hem tasdik hem de ikrardan ibarettir; kişi ne kadar elfaz-ı küfrü, efal-ı küfrü, efkar-ı küfrü işlese de ikrar ve tasdik sağlam olduktan sonra imana zarar vermez” derler. Halbuki İslam alimlerinin cumhuruna göre iman söz itikat ve amelden ibarettir. Nasıl ki abdest bazı durumlarda bozuluyorsa ayni şekilde iman da bazı konulardan dolayı bozulur, bundan dolayı kişi ebediyen cehenneme girer.

Aslen alem-i İslam’ı küfür alemine çeviren, Müslümanları zelil kafirleri aziz kılan, ehli imanı bölük-pörçük eden dış ve iç unsurlar değildir. Bu noktada asıl rolü oynayan iman gibi esas kavramların içinin boşaltılması ve bizim de bunun ruhunu kaybetmemizdir.

Bugün Müslümanlar esas ve temel kavramların mefhumunu kaybederken aynı zaman da devletlerini, vatanlarını, izzet ve şereflerini de kaybettiler. Bunun için tek kurtuluş Allah (celle ve celaluhu)’na ve onun mübarek kanunlarına dönüp gerçek manada Allah’a teslim olmaktır. İbn-i Abbas (radıyallahu anh) şöyle der:

“Bir toplum Allah (celle ve celaluhu)’nun kitabını bırakırsa, Allah (celle ve ce laluhu) o topluma ceza olarak onları birbirine düşürür, onlarda birbirlerini yerler.”

Zillete düşmemizin en önemli sebebi; kesinlikle akidemize gereken önemi vermememizdir, değilse zilletin hakiki müsebbibi -birilerinin iddia ettiği gibi Siyonistler veya Faşistler değildir.

Kaynak: istismar edilen kavramlar

BENZER KONULAR:

Dini Site

DiniSite.tr, İslam diniyle ilgili güvenilir ve derinlemesine bilgiye ulaşmak isteyenler için hazırlanmış bir platformdur. Bu site, İslami değerler, ibadetler, ahlaki öğretiler ve toplumsal konular üzerine kapsamlı içerik sunarak, Müslümanların hem günlük yaşamlarına hem de manevi gelişimlerine rehberlik etmeyi amaçlamaktadır.

2 Yorum

  1. İmanın bozulmasına yol açan unsurlar oldukça önemlidir ve İslam’da büyük bir yer tutar. İman, yalnızca kalpte tasdik değil, aynı zamanda dil ile ikrar ve amellerle de desteklenmesi gereken bir bütündür. Bu bağlamda, kişinin inancını sarsacak birçok durum vardır:

    Şirk ve Küfür: Allah’a ait olan özelliklerin başkalarına verilmesi, yasama yetkisinin insanlara devredilmesi veya dine küfredilmesi gibi durumlar imanı kökten sarsar.

    Dini Değersizleştirme: İslam’ın hükümlerinin geçersiz olduğu düşüncesi, cennet ve cehennemin inkarı gibi inançsızlık durumları iman üzerinde ciddi bir tehdit oluşturur.

    İslami Değerlere Karşı Duyarsızlık: İslam’ın şiarlarına karşı duyarsız kalmak, dinin gereklerine riayet etmemek, bu noktada kişi için tehlikeli bir durum yaratır.

    İman ve Amel İlişkisi: İman, amellerle desteklenmelidir. İbadetleri ihmal etmek ya da inançla çelişen eylemlerde bulunmak, kişinin imanını zedeler.

    Toplumsal ve Bireysel İhlaller: Bir Müslümanın, inandığı değerlere aykırı bir şekilde hareket etmesi, imanını sorgulatabilir ve başkalarına da kötü örnek olur.

    Sonuç olarak, iman, sadece bireysel bir mesele değil, toplumsal bir sorumluluktur. İmanın korunması ve güçlendirilmesi, bireylerin ve toplumların huzur ve güvenliği için hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, İslam’ın temel ilkelerine bağlı kalmak ve onları yaşamak, müminlerin sorumluluğudur.

  2. İman Hazreti Ebubekir(ra)’in

    “O söylediyse doğrudur” dediği gibi Efendimiz (sav)’ in indirdiğine iman etmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu